Jungkook kavgadan çıkmış gibi ağrıyan başıyla tuvalete girdi ve eliyle ağzını kapatırken açık olan klozete doğru kustu. Yanan boğazıyla gözünden yaş gelmişti. Öksürerek lavaboya yöneldi ve yüzünü yıkayıp tuvaletten çıktı.
Başı feci ağrıyordu, net bir şey de hatırlayamıyordu. En azından jiminin evinde olduğunu biliyordu, portakal kokuyordu koridor. Evde adımlarından başka ses olmayınca jiminin kalkmadığını düşündü ama uyandırmalıydı, ağrı kesici alması gerekliydi.
"Jimin!"
Ses gelmeyince duymadığını düşündü ve salona gitti.
"Jimin!!"
"Bağırma sağır yok burda!"
Jungkook'un salona adım atmasıyla yüzüne yastık yemesi bir olmuştu. Yüzüne çarpıp yere düşen yastığı alıp başını kaldırınca karşısında Jimin'i bekliyordu ama başka biri vardı. Tanımıyordu ve bu evde ne işi vardı ki?
Jungkook sorgulayıcı bakışla karşısındaki kadını süzdü. Saçları dağılmıştı ve uykusuz olduğu belliydi. Kıyafetleri de buruşmuştu, gece onlarla yatmış olmalıydı. Güzel biriydi aslında. Saçları dağınık olsa da ona ayrı bir hava katmıştı. Kahkülü olamlıydı ama arkadan topladığı için önüne birkaç tutam gelmişti.
"Ne bakıyorsun?"
Jungkook kızı izlemeyi bırakıp yastığı koltuktaki yerine koydu.
"Pardon kimsiniz?"
"Beni delirtemeye mi çalışıyorsun? Dün eve geldiğim de yatağımda yatıyordun senin yüzünden kanepe de yattım ve şimdi avazın çıktığı kadar bağırıyorsun?!"
Jungkook boş gözlerle kıza baktı. Dün gece acaba Jimin'le bara filan mı gitmişlerdi de bu kız peşlerine takılmıştı?
"Neden burdasınız?"
"Sen neden burdasın burası benim evim!"
Jungkook nasıl bi cinsle karşıkarşıya olduğunu düşündü ve ağrıyan başını dinlendirmek için masaya oturdu. Kız şuan umrumda değildi. Jimin nerdeydi?
"Jimin nerde?"
"Ne biliyim ben?! Çıksana şu evden!"
Jungkook başını masaya dayadı ve evden çıkmasını bekleyen kıza baktı. Aynı anda elini masada gezdirirken eline kağıt çarptı.
'Hwa Young ablam, umarım iyi anlaşırsınız.
Jimin'
Jungkook not yazan kağıdı bırakıp kıza döndü.
"Adın ne?"
"Asıl senin adın ne? Niye hala burdasın gitsene!"
Kız sinirli gözüküyordu, jungkook bozuntuya vermedi.
"Jungkook"
"Jungkook?... Sen jimin'in bahsettiği çocuksun...
Ben Hwa Young, jimin'in ablasıyım"
Kız tanışmak için eğildi. Modu çabuk değişmişti.
"İlk tanışmamız böyle olsun istemezdim ama kadere karşı gelemeyiz değil mi?"
Jungkook yapmacık bir gülüşle evet anlamında başını salladı. Başı hala çok ağrıyordu kaderle şimdi bi işi yoktu, ağrı kesici bulmalıydı.
"Tatlı biri gibisin. Ama bir erkek arkadaşım var ve onu çok seviyorum" (Y/N:Alaska Young'ı hatırlattı...)
Hwa Young göz kırptı ve üzerindeki rahatsız kıyafetleri çıkarmak için jungkook'un sabahladığı odaya girdi. Jungkook'un bunlar umrunda değildi. Lanet olası jimin nerdeydi? Bir notla gidebiliceğini mi sanmıştı? Bari nereye gittiğini yazsaydı diye geçirdi jungkook ama hemen kızmanın anlamsız olucağını düşünüp beklemeye karar verdi.
Bugün salıydı, 3 saat boş zamanı vardı bara gitmek için. O arada belki gelirdi Jimin. Elini saçlarında gezdirip bayodaki ilaç dolabına yöneldi jungkook. Bir sürü ilaç vardı ağrı kesiciyi nasıl bulucaktı ki? Hwa Young bilir umuduyla çağırmaya karar verdi fakat gerek kalmamıştı arkasını dönünce Hwa Young'un kapıda dikildiğini gördü. Bir şey giymemiş miydi o? Jungkook gözlerini yere dikti. Jimin'in ablası üzerinde sadece iç çamaşırıyla duruyordu. Bu çok saçmaydı!
"Ş-şey noona... ağrı kesiciyi bulamadım, verir misin?"
"Tabi ama borçlu çıkarsın"
Hwa Young kolunu uzatıp kendi koymuş gibi ilacı yerinden aldı ve içinden bir tane çıkarıp kook'a uzattı. Jungkook borcun saçma bir şey olmaması için dua ediyordu.
"Napmalıyım?"
Ağzındaki ilacı susuz yutup kıza döndü. Ayaklarına bakıyordu aslında.
"Çok bir şey değil. Bana yardım ediceksin. Ne giyiceğime karar veremedim. Zevkli birine benziyorsun"
Jungkook odaya doğru Hwa Young'u izlerken derin bir nefes aldı. Zevkli biri mi? Jungkook'un aynı renkte başka tshitler giyip durduğunu bilmiyordu herhalde. Etrafa dağılmış bir sürü elbise vardı odada jungkook zaman kaybettiğini düşünüyordu burada ama bir şey söylemedi. Kız mutlu görünüyordu ve jungkook birinin mutluluğunu bölücek kadar acımasız değildi.
"Üzgünüm zamanını alıyorum sanırım ama jimin burda olsaydı sana gerek kalmazdı. Herneyse hangisini seçtin?"
Elindeki biri mavi biri siyah elbiseleri gösterdi. Jungkook ikisini de sevmişti ama bu işin daha fazla uzamaması için siyah olana karar verdi.
"Evet güzel seçim! Umarım o da beğenir"
"O?"
"Erkek arkadaşım, bu gün yıl dönümümüz ve bunu kutlıyıcaz"
Hwa Young siyah elbiseyi üzerine geçirirken jungkook onun sol omzunda büyük harflerle 'H.T' yazdığını gördü. Kendisinin ve sevgilisinin ismidir diye düşündü ve yeri izlemeye geri döndü.
"Onunla olduğum sürece hep mutluyum ve tanrıdan tek isteğim hep beraber olmamız. Bu gece hiçbir şeyin mutluluğumu bozmasına izin vermiyicem"
Elbisenin yandan fermuarını çekip aynada kendine baktı. Jungkook sırf bu sıkıcı odada zaman geçsin diye konuşmaya karar verdi.
"Peki eğer o seni terk edip gider yada bi şekilde senden alınırsa naparsın?"
Saçını eliyle topladı ve taktığı parlak küpelerle elbisenin uymundan emin olduktan sonra jungkook'a döndü Hwa Young.
"Beni terk ederse...bilemiyorum onu o zaman düşünürüm, benden alınırsa... onu alan kişiden kesinlikle intikamımı alırım sanırım"
Jungkook ciddi misin gibi baktı. Biraz korkutucuydu söylediği. Hwa Young içten bir şekilde güldü.
"Öldürücek kadar intikam almam herhalde ama bi yolunu bulurum"
Jungkook da gülümsedi. Mantıklı diye düşündü. O da aynısını yapar mıydı ki yoksa arkasından ağlayıp boş hayatına son mu verirdi? Aynada kendi yansımasını izleyen kıza baktı. O güçlü duruyordu, jungkook ise güçsüzdü. Kendince başını salladı. O olsa yaşamına son verirdi.
"O da beğenir mi sence Kook?"
Düşüncelerini bırakıp kıza baktı.
"Evet noona"
"Teşekkürler! Şimdi gidebilirsin"
Jungkook odadan çıkıtı ve ilaç kutusundan bir kaç ağrı kesici daha alıp salona geçti. Masada duran suyla 3 hapı birden yuttu.
Koltuğun üzerinde duran cd dikkatini çekti, sonra bunun dün izlediği video olduğunu hatırladı. Çok az şey kalmıştı aklında. Taehyung ağlayarak gitmişti videonun sonunda. Neden ki? Suga jungkook'u öptü diye mi kıskanmıştı? Taehyung onu dövdüğü zaman Jungkook'a sevdiği kişiyi elinden aldığını da söylemişti. Ne yani Tae Suga'yı mı seviyordu?
Saçmaladığını düşündü jungkook.
"Sen hiç sevdin mi birini Jungkook? Neden sordun beni terk edince ne yapıcağımı?"
Jungkook yanına oturan Hwa Young'a baktı. Güzel gözüküyordu, jungkook için bir anlamı yoktu bunun ama sevgilisi şanslı diye düşündü. Sonra Hwa Young'un bir cevap beklediğini fark etti.
"E-evet sevdim..."
Yoongiyi sevmişti hala da seviyordu. Son günlerde görememişti onu, jungkook'u Seotang ile ilgili sorularla yalnız bırakıp gitmişti ama jungkook onu yine görüceğini umarak hala uyup uyanıyordu. Yoksa bir kez uyuyup bir daha uyanmasa onun için sorun değildi.
"Hmm şanslı bir erkekmiş kendisi"
Hwa Young yine içten gülümseyip jungkook'a baktı. Jungkook şaşırmıştı. Erkeklerden hoşlandığını nerden anlamıştı ki bu kız?
"Ve kook sana benden tavsiye. Aradığın bir şey var gibi, aradığın herneyse bence bulmadan bırakma. Bir şeyi buluncaki sevincin yarısı onu ararkenki heyecanda saklıdır"
Yerinden kalkıp kapıya yöneldi. Jungkook bu kızın düşüncelerini okuduğunu düşündü. Şimdi de abisini aradığını biliyor gibiydi Hwa Young. İnsanları beden dillerinden anlıyor olmalıydı. Zeki biri diye geçirdi jungkook.
"Gidiyorum ben kook. Bakarsın evli gelirim. Evlenme teklifi eder ha?"
Göz kırpıp sevinçle evden çıktı. Jungkook elindeki ilaçları dizip Hwa Young'un gülüşünde kimi gördüğünü düşündü. Jimin. Jimin'i görüyordu. Çok benziyorlardı.
Bu kızı tanıyalı 4 saat olsa da iyi anlaşmışlardı. Jiminle de öyleydi. Jiminin nereye gittiğini merak ederek telefona yöneldi kook ve aradı. Cevapsız. 15 kez cevapsıza düştü telefon. Jimin iyi miydi ki? Bir çok kez mesaj bıraktı bu sefer ama yine hepsi cevapsızdı. Jimin'e kızmaya başlamıştı. Bir şey söylemeden ortadan kaybolmak da neyin nesiydi?
1 saat geçmişti ve artık bara gitmeliydi, seokjin dakikalara dahi önem veriyordu. Jungkook Jimin'in olmadığını ve onun işlerini de kendisinin yapıcağını hatırladı . Seoltang'ı da görebiliceğini düşündü. Bu onu biraz sevindirse de karnına ağrı girmesine yetmişti. Çok benzeselerde -aynı kişi olsalar da- Seoltang Yoongi'den farklıydı. Jungkook seoltang'dan korktuğunu fark etti.
Odaya girip elbiselerin arasında tshirtünü aradı, giyip kapıya yönelicekti ki çok uykusu geldiğini hissetti ve yatağa yığıldı. Bedeni ağırlaşmıştı. Gözleri kapanıyordu. Karşı koyamıyıcağını fark etti ve gözelerini kapatıp uyudu.
~
"Lanet, lanet, lanet!"
Jungkook kapıya dayanarak tek ayakkabısını geçirmeye çalıştı. Uyuya kalmıştı 3 saattir uyuyordu çünkü yalnış ilacı almıştı. Alıdığı ilacın uyku yan etkisi vardı. Uyuşturucu almış gibiydi. Sendeleyerek merdivene oturdu ve ayakkabısının diğer tekini giydi. Jimin'in anahtarını üzerine bırkatığı bisikleti hızla bara doğru sürmeye başladı.
Bilidiği yolu geçtiğinde bisikleti sokak lambasına kitleyip barın çalışan girişine doğru yürüdü. Saat gece 4'tü. Çok geç kalmıştı, içinden Seokjinin onu takmamasını umuyordu.
Kapının önüne gelip kulbu çevirdi, içeri giricekti ki olduğu yerde duyduğu sesle sıçradı. İçeriden silah sesi ve onunla beraber çığlıklar gelmişti. Tekrar duydu aynı sesi. Birkaç kere daha. Korkudan vücudu donmuş gibiydi. Şuan koşup ordan uzaklaşması gerekiyordu ama nedense olduğu yerde kala kalmıştı. İçeri de kimler vardı? Kim ateş etmişti? Kimden gelmişti acı çığlık? Jungkook sahneleri kafasında oluşturmaya çalıştı ama bu yaptığı çok anlamsızdı. Ya Seoltang içerideyse?
Jungkook bunu düşününce hiç beklemeden içeri dalıcaktı ki bu sefer onu engelleyen ambulans sirenleri oldu. Birden etrafını bir sürü araba ve insan kapladı. Sesler birbirine girmişti. İçtiği ilaç tepkilerini de uyuşturmuş olmalıydı.
Bir kaç acil görevlisinin ambulansdan inip kendisine doğru geldiğini görünce sanki silah çeken oymuş gibi koşmaya başladı. Ardı ardına 3 hap içtiğine küfretti ve bisiklete binip hızla Jimin'in evine sürdü. Şimdilik gidicek başka yeri yoktu zaten.
Nefes nefese Hwa Young'un verdiği anahtarla kapıyı açıp içeri girdi ve salona girdi. Hala titriyordu. Fakat bu sefer gördüğü görüntüyle vücudunda deprem olduğunu hissetti.
Bunu beklemiyordu. Karşısında mutlulukla giydiği ve güzelliğiyle süslediği siyah elbisesi kan olmuş, giderken ona kırpan gözlerin yerine boş bonucuklar takılmış gibi karşıya bakan, teni solmuş, elbisesi gibi kolları da kan olmuş bir Hwa Young beklemiyordu karşısında.
You are reading the story above: TeenFic.Net