20

Background color
Font
Font size
Line height


"Jimin o ne?"

Jungkook jiminin yemeğe attığı beyaz şeye baktı.

"Tuz?"

"Emin misin?"

Jimin ne biliyim der gibi omuz silkti ve karıştırmaya devam etti. Jungkook ise kucağındaki açılmakta olan bilgisayarı kenara bırakıp jiminin yanına gitti.

"Daha önce yemek yaptın mı sen?"

"Çok yapmadım..?"

Jungkook Jimin'in elindeki kaşığı alıp yemeğin tadına baktı.

"Nasıl olmuş?"

"Güzel"

Jimin beklemediği cevap karşısında şaşkınca baktı ve jungkook'a ona da vermesini işaret etti. Jungkook tattırdı, gülmemek için zor duruyordu.

"Jungkook dalga mı geçiyosun ya berbat olmuş!"

"Ahahah şeker atmışsın jimin!"

Jimin kaşığı şekerli tencerenin içine bırakıp elini yıkmaya yöneldi.

"Dolaptakileri yiycez o zaman"

Jungkook çoktan karıştırdığı dolaplarda turşu ve biradan başka birşey bulamamıştı.

"Boşver..."

Açılmış olan bilgisayarı kucağına alıp oturdu ve cd'yi yerine taktı. Yüklenmesini bekledi bir süre.

Ekran başta siyahtı, çocuk sesleri geliyordu.

"Çekiyorum hyung!"

Ekran aydınlandı ve etrafta koşuşturan iki çocuk vardı. Diğeri ise çekim yapıyor olmalıydı. Güzel bir yerdelerdi, büyük ağaçlar ve onlarla orantılı büyük bir ev vardı. Mutlu gözüküyorlardı.

"Jungkook nerde?"

Diğerine göre esmer olan çocuk koşmayı bıraktı ve diğerinin yanına gitti.

"Oyuna başladı sanırım"

Beyaz ince bacakları ve çıplak ayaklarıyla yeşil çimenleri eşelemeyi bırakıp cevapladı diğeri.

"Ne oynuyoruz ki bugün?"

"Saklambaç!"

Beyaz tenli olan koşmaya başlamıştı ama durdu.

"Hoseok, ödüllü olsun mu oyun?"

"Tamam, ödül ne?"

"Ben jungkook'u bulursam onu ben öpücem sen bulursan sen, tamam?"

"Evet!"

Hoseok ilk bulmak ister gibi koşmaya başladı.

"Hey daha saymamıştık!"

"Sus da bulalım hemen!"

Gülüşüp aramaya devam ettiler.

Kamerayı tutan çocuk sıkılmış olmalıydı ki yere oturdu ve yerdeki çiçekleri çekmeye başladı. Çiçeklerden birine konan beyaz kelebeği fark etti ve incitmeden avcuna alarak beyaz tenli çocuğun yanına koştu.

"Hey Suga bak! Bir kelebek! Beyaz hem de! Çok güzel değil mi?"

Jungkook ismi duyunca daha dikkatli izlemeye başladı. Hayal ettiği birisinin canlısı -eski de olsa- karşısında duruyordu.

Suga aramayı bırakıp çocuğa döndü. Sinirli gözüküyordu.

"Videoyu bırakıp kelebeklerle mi uğraşıyorsun? İlerde ne demeyi planlıyorsun velet? Çok mutluyduk fakat kelebekler de çok güzeldi falan mı?"

"Ama Suga onu sana ya-"

"Kapa çenini!"

Suga kelebeğin olduğu minik avuca vurdu. Eli acıyan çocuk avcunu açtı, kelebek çoktan uçmuştu. Kamera yavaşça saklambaç oynayan çocukları çekmeye devam etti.

Bu arada esmer çocuk nefes nefese yanlarına geldi.

"...bulamadım"

Suga bu cevabı bekler gibi güldü.

"Hosoek hala Jungkook'un nereye saklandığını anlayamadın mı?"

"Nerden bilebilirim, onunla en çok zaman geçiren sensin!"

"Sen ve o... çok yakınsınız..."

Kamerayı tutan söylemişti, sadece kendisi duymuş olmalıydı.

"Çünkü ben abiyim!"

Bundan gurur duyar gibi bir sesi vardı Suga'nın. Hoseok'un yüzü asılmıştı. Hepsi önden giden çocuğu eve doğru takip ettiler, yatak odasına girmişlerdi.

"Jungkook çık artık sıkıldık!"

Suga Hoseok'a sus işareti yaparak odada yürümeye başladı.

"Sayıyorum Jungkook"

Büyük gardirobun önünde durdu ve Hoseok'a fısıldadı.

"Ben kazandım Hoseok. 1,2,3!"

Kapakları açınca dolabın içinden tatlı kahkahalar geldi. Sonra kıyafetler arasındaki minik beden konuşmaya başladı.

"Hyung beni çok çabuk buluyorsun! Hoseok Hyung oynasın bundan sonra. O bulamıyo~!"

"Ahahah jungkook buldum seni işte. Şimdi ödülüm"

Kamera arada sallanıyordu, nedenini anlayamamıştı jungkook. Duyduğu bir diğer ses ise burun çekişleriydi kameralı çocuğun.

"Ödül ne hyung?"

"Öpücük"

"Tamam!"

Minik ayaklar gardıroptan aşağı atladı. Beyaz tenlinin önünde kısa kalmıştı ama yine de tatlıydı. Alnından öpüceğini düşünerek terli saçlarını geriye attı küçük jungkook ama beklemediği bir şekilde dudağının çok yakınına kondu öpücük.

Görüntü netti fakat birden kamera sertçe yere düştü. Jungkook kameralı çocuğun ağladığını yeni anlıyordu.

"Hep böyle yapıyorsun Suga! Onun yerini tek sen biliyorsun ve onu hep sen öpüyorsun! Neden ben saklandığımda beni de bulmuyorsun? Neden beni de sevmiyorsun hyung?"

Büyük odada sesi çok net yankılanmıştı. Bir süre kimse bir şey söylemedi. En son koşar adım sesleri ve Hoseok'un giden çocuğun arkasından seslenişi duyuldu.

"Taehyung dur! Bir kez daha oynayalım! Lütfen..."

Ve kamera kapandı.

Jungkook içtiği mountain dew şişesinin bittiğini karşısındaki siyah ekranla anlamıştı.

Suga birçok kez bu oyunu anlatmış olmalıydı Yoongiye ve o da jungkook'u kolay bulmuştu. Jungkook hala kendini çocuk gibi hissetti. Bu kötü bir histi. O büyümüş ve değişmişti, eskiye dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Bu oyunları, arkadaşlarını, ailesini dahi hatırlamıyordu. Acıdı kendine.
Belki Seoltang haklıydı. Filmin bu karesinde onlar mutlu çocukları oynuyorlardı. Fakat hepsi mutlu sayılmazdı.

Şimdi jungkook'un elinde yırtık bir fotoğraftan başka bir de video vardı Suga'ya dair. Yakmak istediği bir fotoğraf ve kırmak istediği bir cd daha doğruydu aslında.

İstemsizce eli dudağının yanına gitmişti. Suga onu öpmüştü...?

"Jungkook bembeyazsın dostum, iyi misin?"

Jungkook düşüncelerinden jiminin seslenişiyile sıyrıldı. Jimin ise elindeki pizza kutularını masaya diziyordu.

"İ-iyim acıktım ondandır"

"Tamam yiyelim o zaman!"

Jungkook onaylayarak masaya geçti ve jiminin ne ara bunları sipariş ettiğini düşündü.
İlk dilimi ağzına atıcaktı ki jiminin bağırışıyla durdu.

"Dur!"

"Neden?"

"Daha kamerayı açmadım"

Jimin çantasından küçük bir kamera çıkarıp önlerine koydu. Jungkook pek hoşlanmamıştı.

"Bu niye?"

"İlerde izleriz yada ben izlerim. Hatıra kalır. En azından sana dair bir şeyim olur"

Jungkook istemiyordu. İlerde Hosoek ve diğerleri gibi değişirlerse izleyip tekrar üzülmek istemiyordu ama bir şey demedi.

"14 Ocak 2017! Ben, jungkook ve uzun bir gece!"

Jungkook anlamamış gibi baktı ama jimin takmadı.

"Nasılsınız Jungkook-shi?"

"Jimin video çekiyorsun yemek programı değil"

Jungkook jiminin ne yapması gerektiğini bilmediğini anlayınca araya girdi.

"Jiminin de söylediği gibi lanet bir gece işte çok fantastik değil. Şunu söylemek istiyorum ki JİMİN TEŞEKKÜR EDERİM! Ihım...videonun sonuna ayık kalamazsam diyeydi"

Jimin'e teşekkür etmişti çünkü dipteki moralini nasılsa hep o yükseltiyordu. Bugünkü gibi. Ve bu gece mutlu olucağım diye düşündü. İlerde izlerken üzülmek yerine gülmek için.

"Jimin aç ağzını!"

Jungkook jimin'in narin lokmalarla yediği pizzayı jiminin ağzına tepti.

"Jungkook sakin!"

Jungkook sadece güldü.

"Tamam jungkook-shi, şimdi sen aç ağzını!"

Jimin elindeki ketçabı jungkook'un ağzına sıkmayı hedeflerken etrafa sıçradı. Üstleri dahil çoğu yer ketçap olmuştu. Bir an ikisi de bakışıp deli gibi gülmeye başladı. Jungkook gülüyordu.

~

Jimin gözünün önüne gelen saçlarını üfledi ve jungkook'a doğru uzandı. Jungkook kırmızı suratıyla kendince konuşuyordu. Jimin parmağıyla jungkook'un keyçaplı yanağına kalp çizdi.

"Ne çizdin chimchim?"

"Seni ve beni"

"Uuuu bizi dövme mi yaptın? Çok havalı~! Hem de kırmızı"

Jungkook kapanan gözleriyle zarzor konuşuyordu. Jimin kıkırdayıp kafasını jungkook'un bacağına koydu.

"Kırmızı dövmeli kız"

"Jiminie ben erkeğim~"

"Pardon bayım fakat söyliyiceğim şey erkek olsanız da değişmiyicek, SENİ SEVİYORUM"

"Ahah beni sevmek bir hata jimin~"

"Biliyorum. Jungkook, bana söz verir misin?"

Jungkook iki parmağını bileştirip Jimine gösterdi ve mırıldandı.

"...söz..."

Jimin kafasını jungkook'un bacağından kaldırdı. Jungkook ise başını geriye atmıştı ve gözleri kapalıydı. Jimin bunun daha iyi olduğunu düşündü.
Yavaşça jungkook'a doğru eğildi. Boynundan tuttu ve başını kaldırmasını sağladı sonra beklemeden kendi dudaklarını jungkook'unkilere bastırdı. Sıcak dudaklarına değen soğukluk titremesine neden olmuştu. Jungkook'un dudakları gerilmişti. Gülümsüyordu.

"Seni seviyorum Chimchim"

"Sarhoşsun kook"

Jimin onun bu halini tatlı bulmuştu. Ağzına gelen içki tadı pek hoşuna gitmese de öpmeye devam etti. Jungkook hiçbir şey yapmıyordu. Konuşmayı ve gülmeyi bırakmıştı.

Ellerini jungkook'un yanaklarına koydu ve hafifçe okşadı jimin. Yarı karanlık odada bile jungkook'un yüzünü çok güzel bulmuştu. Fakat göremediği şeyler vardı. İzlediği yüzün gözlerinden çenesine doğru akan ıslak çizgiyi ve bedenin arkasındaki derin boşluğu göremiyordu. Jungkook biliyordu onu sadece.

Jimin son kez dudaklarını jungkook'unkilere değdirdi ve onu bir gelin gibi kucağına alıp içeride bir odaya yatırdı. Jungkook hala gözlerini açmamıştı. Uyumuş olabiliceğini düşündü jimin ve yapması gerek birkaç şey için kapıya yöneldi. Kısa bir süre sonra geri geldiğinde jungkook'u yatakta dışarıyı izlerken buldu. Yüzü parlıyordu jungkook'un. Jimin onun ağladığını yeni anlamıştı.

"Kime iyi geceler diledin jiminie?~"

Jungkook jiminin içeride birisiyle konuştuğunu duymuştu.

"Bir arkadaşıma jungkook"

"Kimmiş o?~"

"Belki hayatta bir daha göremiyiceğim birisi"

"Hmmm~"

Jimin jungkook'un yanına oturdu. Sokak lambasından gelen ışık ikisininde yüzünü aydınlatıyordu ama ikisi de başka yere bakıyordu. Jimin bir an yoldan geçen arabaları izlemeyi bırakıp jungkook'a döndü.

"Jungkook neden canım bu kadar yandı veda ederken?"

Jungkook uzun süre birşey söylemedi.

"Aşk acıtır Jimin ama hoşçakallar daha çok acıtır"

Sarhoş olduğu halde düzgün söylemişti bunu jungkook. Jimin dudağını ısırıyordu ağlamamak için ama dayanamadı ve ağzından hafif bir hıçkırık çıktı. Elleriyle yüzünü kapatmıştı ve titreyerek ağlıyordu.

Jungkook jimine yöneldi ve jiminin ellerini açtı.

"Bana ağlama diyen çocuk şimdi ağlıyor... yapma bunu jimin"

Jimin bileklerini tutan ellerden kurtardı kendini ve jungkook'a sıkıca sarıldı. Artık göz yaşları jungkook'un omzuna damlıyordu. Jungkook portakal kokusunu ilk defa bu kadar yakınında hissetmişti. Uzun süre böyle kaldılar fakat jimin jungkook'tan nazikçe ayrılıp yatağa uzandı. Jungkook dışarıyı izlemeye devam ediyordu.

"İyi geceler jungkook"

"Sana da... Jimin bir şey sorucam"

"Evet?"

"Balinalar öpüşebilir mi?"

(Y/N: Merhaba! Bu bölümü 2. kez yazışım çünkü silindi. Tekrar yazınca bazı şeyleri atlamış olabilirim. Bu bölümden pek bir şey anlamamış da olabilirsiniz bu nedenle ama ilerki bölümlerde çoğu şeyi anlıyıcaksınız, açıklıyıcam.
Anyeong!)

You are reading the story above: TeenFic.Net