Jungkook konuştuğu telefonunu kapatıp masanın üzerine koydu ve Hwa Young için eczaneden aldığı ilaçları tuvaletteki dolaba koymaya gitti. Kutuya yeni ilaçları da koyup çıkıcaktı ki yerinde sıçradı. Duşakabinin önünde Hwa Young elleriyle başını tutuyordu. Ne zamandır ordaydı o diye geçirerek yanına gitti Jungkook.
Hwa Young'un yine sayıkladığını duydu. Hep aynı şeyleri söylüyordu. 'Taehyung' 'Jimin nerde?' 'Seoltang bir katil' . Başka bir şey konuşmuyordu. Jungkook diğerlerini anlamışsa da Seoltang'ı nereden tanıdığını anlıyamadı. Barda görmüş olabiliceğini düşündü.
İçeri gibip bir bardak su getirdi ve ilacı uzattı. Psikolog iyi geliceğini söylemişti. Bardağı kenara bıraktı Hwa Young ve tekrar sayıklamaya başladı. Jungkook iç çekip yanından kalktı. Hwa Young çoktan kafayı yemişti.
"Noona bu gece yalnız kalabilir misin?"
Evet anlamında başını salladı Hwa Young. Tuvaletten çıktı ve bisikletin anahtarını alıp telefonundan yeni çalıştığı yerin adresine baktı Jungkook.
Barda olan olayların üzerinden 3 ay geçmişti nerdeyse ve Jungkook bir daha oraya gitmemişti. Genelde evde Hwa Young'laydı. Aslında pek konuşmuyorlar, ikisi de kendi dünyalarında yaşıyordu. Ama bir süre sonra yemek için, ev faturaları için para gerekmeye başladı. Jimin yoktu, Hwa Young ise artık çalışıcak durumda değildi.
Jungkook Hwa Young'u ablası gibi görüyordu ona bakmalıydı ve çalışabilicek tek kişi oydu. Birinden öğrendiğine göre bir cafede eleman aranıyordu ve şimdi de oradaki yeni işine gitmek için bisikleti demirden alıp sürmeye başladı.
Hayatında pek bir farklılık yoktu. Yoongiyle sadece telefonda görüşüyorlardı ama bu bile ona yetiyordu. Nerde olduğundan emin olmasa da Busan'da olduğunu duymuştu. Jungkook artık onun kendisini sevdiğinden emindi. Kendini buna inandırmıştı.
~
"Yapıcakların çok basit. Parayı ve siparişleri al. Bu kadar. Müşteri kalmayınca evine gidebilirsin"
"Tabi, sorun değil"
Cafenin sahibi montunu giyerken Jungkook'a yapıcakları anlattı ve aynı sıkıcılıkla cafeden çıktı. Jungkook ise kırmızı garson önlüğüyle kasanın arkasına geçip müşteri beklemeye başladı. 24 saat açık bir cafeydi bura ve saat gecenin körüydü. Bu saatte pek insan gelmiyiceğini düşünüp gözlerini kapadı. Dün gece Hwa Young'un krizlerinden biri tutmuş, uyuyamamıştı. Belki şimdi biraz dinlenirdi.
"Bir bardak kahve alabilir miyim?"
Çok geçmemişti ki biri gelmişti cafeye. Jungkook uykulu gözlerle kalktı ve kahve makinasına yöneldi. İyi bir şey çıksın diye geçirdi. Daha önce hiç yapmamıştı.
"Şekerli-şekersiz bayım?"
"Şekerli ama tuz koyma, dikkat et"
Jungkook tanıdık gelen dialoga şaşırıp arkasını döndü. Bu Jimin'di. Saçlarının rengi değişmiş, vücudu daha da gelişmiş ve pahallı giysiler giyiyordu. Gerçekten o muydu?
"J-jimin?.."
"Unutmamışsın!"
Jimin jungkook'un beklemediği bir sevinçle ona döndü.
"Unutmadım..."
Jungkook daha bir kaç saat önce ablasını yalnız bıraktığı için kızıyordu Jimin'e, şimdi samimi olmak gelmedi içinden. Kahve dolu bardağı alıp Jimin'in karşısına oturdu.
"Napıyordun bunca zamandır Jimin?"
Jimin nasılsın gibi bir soru bekliyordu. Jungkook'un hiç haberi yok muydu yani, Busan'a gittiğinden yada ünlü olduğundan. Oysa hepsini anlatmıştı Jimin.
"Busan'daydım Jungkook. Asıl sen nerdeydin, bana söz vermiştin geleceğine"
"Bir şey dahi söylemeden gittin Jimin ve nereye gelicekmişim ben?"
Jimin yarıya inmiş kahveye baktı. Keşke her şeyi yüz yüze söyleseydim diye düşündü.
"Gitmeden önceki gece çekim yaptığımız kamerayı bir yerlere koymuştum buldun mu yada izledin mi?"
"Evet gördüm ama içindekilere bakmadım. Ne vardı ki?"
"İzlemediğin iyi olmuş beni ağlarken görmemişsin. Bunu istemezdim"
Güldü jimin ve boş karton bardağı masaya bıraktı.
"Ama bir yandan da kötü olmuş. Herşeyi açıklamıştım sana"
"Yüzüme niye söylemedin?"
"Sarhoştun! O gece ne yaptığımızı hatırlamıyorsundır bile Jungkook!"
Jungkook jimin'e baktı. Hatırlıyordu birkaç şey ama her şeyi değil. Jimin'in onu öptüğünü ve bundan rahatsız olduğunu hatırlıyordu. Ayrıca Jimin Jungkook'a onu sevdiğini de söylemişti.
"Sakin ol Jimin. Hatırlıyorum. Söyleseydin şimdi de hatrlardım"
"Tamam. Dışarda yürürken konuşsak?"
Jungkook masaları silen çalışana biraz kasada beklese iyi olucağını söyleyip Jimin'i arkasından gitti.
"O gece sarhoş olduğun halde söz vermiştin ve ben de tutucağını sanmıştım. Ama tutmadın. Aslında bilmiyordun ne olduğunu, hata bende. İlk konserime geliceğine söz vermiştin. Ve ben de tüm konser boyunca insan kalabalığında seni arayıp iyi bir performans gösterememiştim"
"Bilmiyordum jimin"
"Evet. Herneyse, sana Busan'a eğitim almaya gidiceğimi ve belki bir daha görüşemeyeceğimizi de söylemiştim. Sonra seni ne kadar sevdiğimi söyleyip kısa bir veda etmiştim"
"O bendim yani, veda ettiğin"
"Evet sendin ama ben yine de görüşüceğimizi sanmıştım ve öyle de oldu. Bunları izlersin diye düşünmüştüm, şimdi sana anlatmak çok saçma geliyor"
"Önemli değil"
Jungkook adımlarını izlemeyi bırakıp karşıya baktı. Köprüye gelmişlerdi. Jimin bu sefer çılgınca bir şey yapmayıp yolun kenarından yürüdü. Jungkook da onu izledi.
"Bir kaç gün önce ise şirketimin ceo'su seni tanıyıp tanımadığımı sordu. İlk önce bir şey söylememeyi düşündüm ama iyiki söylemişim"
"Neden ki?"
"Çünkü Seul'e gelip seninle konuşmama izin verdi"
İkisi de köprünün kenarına oturdular. Jungkook dejavu yaşadığını düşündü. Ayaklarını eskiden Jimin'le yaptığı gibi aşağı sarkıttı. Ceo Jungkook'u nerden tanıyordu ki? Önemsemedi. Belki de isim benzerliğiydi.
"Ve şimdi burdayım Jungkook. Bu gece bardan çaldığım içebiliceğimiz bir içki yok üzgünüm"
İkisi de güldü.
"İyi para kazanıyorsundur, çalmana gerek yok"
Jimin bir şey söylemeden nehri izledi.
"Gidiceksin değil mi yine?"
"Evet, çünkü seni hala çok seviyorum Jungkook"
Jungkook ne alaka der gibi baktı. Jimin ona bakmıyordu. Köprünün başındaki siyah arabaya bakıyordu sürekli.
"Ne ilgisi var jimin?"
Jimin tedirgin bir şekilde başını Jungkook'a çevirdi ve sakin bir tebesüm sundu.
"Şimdi yapıcağım şey için asla kendini suçlama jeon, herne kadar seni sevdiğim için yapsam da bunu"
"Anlamıyorum Jimin?"
Jimin söyliyicek çok şeyi var gibi jungkook'a baktı ve hepsini kısa bir şekilde nasıl anlatabiliceğini düşündü.
"Jungkook, Yoongi'ye dikkat et. O sana zarar vericek. Lütfen bunu dikkate al. Ve seni seviyorum Jungkook. Yanında olamadım kötü bir arkadaş oldum belki. Çok üzgünüm"
Jimin ayağa kalktı. Jungkook da nedensiz yere ayağa kalkıp söylediklerini anlamaya çalıştı Jimin'in.
"Jimin anlamıyorum!"
"Jungkook...yakında her şey açığa kavuşucak ama umarım sana bir şey olmaz"
Jimin Jungkook'u köprünün kenarına çekti. Bu şekilde uzaktan bakılınca Jimin Jungkook'u köprüden atıcakmış gibi duruyordu. Jimin hala siyah arabaya bakıyordu.
"Sakın bir şey yapma"
Köprünün kenarına gitti Jimin.
"Jimin napıyorsun burası 20 metre yüksek, düşüceksin!"
"Düşüceğim evet. Jungkook seni sevdiğimi ve"
Sırtını nehre doğru döndü Jimin.
"Abinin bir katil olduğunu unutma. Hoşçakal"
Jimin kollarını iki yana açıp kendini köprüden aşağı attı.
"Jimin!!"
Jungkook şokla suya düşüp gözden kaybolan bedenin arkasından bakıyordu.
"Jimin!!"
Jungkook hiçbir şey düşünmeden sadece aşağı bağırıyordu.
"Jimin naptın!!"
"Geri gel Jimin!!"
"O gitti Jungkook, geri gelemez"
Jungkook omzuna değen eli yeni hissediyordu. Arkasını dönünce Yoongi'nin ona baktığını gördü.
"Kendini aşağı attı!"
"Jungkook, sakin ol"
"Sakin mi?! Yoongi, kendini aşağı attı!"
Jungkook şuan Yoongi'nin neden orda olduğunu yada başka bir şeyi düşünmek istemiyordu. Jimin'in sesini duyuyordu. 'Abin bir katil'
Jungkook Yoongi'nin kucağında olduğunu yeni anlamıştı. Siyah bir arabaya bindirildiğini ve kapının kapandığını bulanık gözleriyle görüyordu.
"Jimin hiçbir şey anlatmadın!!"
Arabanın camına yaklaşıp nehre doğru bağırdı ama araba çoktan köprüden ayrılmıştı.
You are reading the story above: TeenFic.Net