18

Background color
Font
Font size
Line height


(Y/N: Merhaba! Tekrar okumadan paylaştım yanlışım veya anlam bozukluğum varsa çok pardon. İyi okumalar ^-^)

Jungkook içeri adımını attığında barda çalışanlardan biri giyiceği kıyafeti eline tutuşturmuştu.

"Çabuk ol! Bu gece Seoltang (설탕) da gelicek! Tanrım! Hızlı giyin Seokjin iyi hazırlanın dedi!"

Çok heyecanlı ve sabırsız söleyip ordan uzaklaştı çalışan. Jungkook yürüyerek geldiği için parmaklarını dahi hissetmiyordu, elini birbirine sürtüştürüp giyinmek için tuvalete gitti. Seoltang kimdi hiçbir fikri yoktu. Umrunda da değildi. Abisini bulmak için gelmişti buraya.

Kapıyı kapatıp kıyaferlerini çıkarmaya başladı. Konuşma sesleri geliyordu demek ki başkaları da vardı.

"Ciddi misin?"

"Tabiki de! Kendi kulaklarımla duydum!"

"Ah inanamıyorum. Seoltang! Görmeyeli çok olmuştu ama unutmak mümkün değil!"

"Bence de. Bakışlarına hastayım! Bi ara içkisini doldururken bana göz kırpmıştı!"

"Tanrım çok şanslısın! Bu gece şansımızı deniyelim ne dersiniz? Seoltangın kalbine girmeliyiz"

Jungkook pantolon düğmesini de kapatıp konuşmayı dinledi. Aslında kendisi de merak etmişti. Baya güzel biri olmalıydı ki bu kadar övüyorlardı. Daha doğrusu bunları söyleyen erkekti. Seoltang öyle biri olmalıydı ki erkekleri de etkilemişti.

Jungkook kapıyı açıp dışarı çıktı. Lavabonun önündeki erkek grubu şaşkınlıkla jungkook'a baktı. Tam şaşkın değillerdi hayranlıkla bakıyolardı.
Jungkook yüzünde bişey mi var diye aynaya baktı. Saçları giyinirken dağılmıştı ve bir düğmesini kapatmayı unutmuştu. Sıcak tuvalet ise terlemesine sebep olmuştu. Hala kendisini izlediklerini görünce utandı ve hızlıca tuvaletten çıktı.

Başına pek iyi şeylerin gelmiyiceğini düşünüyordu. Ama Suga'yı da bulmalıydı. Fakat bununla beraber başına çok şey geliceğini de hissediyordu. Sakin olmaya karar verip masalardaki içki şişelerini düzelten turuncu çocuğa yardım etmeyi düşündü.

"Jimin!"

"Ah jungkook! Gelmişsin! Gelmiyiceğini düşünmüştüm"

Jungkook birini arıyorum o nedenle geldim dememeyi düşündü ve jiminin elindeki şişeleri aldı.

"Sana yardıma geldim dostum"

Jimin dost kelimesini duyunca gözleri kaybolana kadar gülümsedi. Jungkook bunu çok tatlı bulmuştu.

"Teşekkür ederim! Seokjin büyük masayı bizim hazırlamamız gerektiğini söyledi. Seoltang da oraya oturucakmış"

Jungkook duyduğu aynı isimle göz devirdi.

"O kim?"

"Tanımıyor musun?"

Elindeki şişeler bitince jungkook'un yanına gitti jimin.

"Hayır?"

"Bayağı zengin biri ve oldukça tanınıyor. Ayrıca çoğu yerde sözü geçer ve tabiki kız erkek çoğu kişiyi etkiliyebilicek bi kapasitesi var"

Jungkook başıyla onayladı.

"Seoltang saçma bir isim değil mi?"

Jungkook da şişeleri biritirmişti ve büfenin arkasına oturmaya karar verdiler. Bi süre dinlenebilirlerdi.

"Gerçek adı değil tabiki. Takma isim. Ama yakışıyo bence. Görünce bana hak verirsin"

"Asıl adı ne?"

Jungkook suga'yı bulmak için herhangi birinden başlamanın mantıklı olduğunu düşündü. Belki Seoltang'la bir bağı vardı. Yada tanıyordu onu.

Omuz silkti Jimin.

"Bilmiyorum. Aslında kimse bilmiyor. Sadece güvenlik amaçlı bazen adı gelicekler listesine kaydedilir ama takma isimli çok kişi var. Anlıyıcağın bilen yok"

"Napıyosunuz siz burda?"

Jungkook'a kıyafetleri veren çalışan omzundaki havluyu büfeye vurdu.

"Dinl-"

"Jimin kalk ve işini yap sonra istediğin kadar dinlen. Uzun olan, sen de bana yardım et sonra fingirdeşirsiniz"

Jimin adama bakıp göz devirdi.

"Öyle bişey yok hyung"

Hyungu ise jimini dinlemeden arkasında jungkook'u sürükliyiyerek mutfağa girdi. Jungkook napıcağını bilmiyordu ama mutfak çalışmak için iyi bir yerdi. Yani şimdilik iyiydi. Sonra nolucağına dair bir fikri yoktu.

~

"Jungkook büyük masaya"

Jimin viski dolu tepsiyi jungkook'a uzattı ve Seokjin ile arkadaşlarının masasını gösterdi. Jungkook kaçıncı kez büfeyle masa arası gidip geldiğini bilmiyordu.

Yoğun insan kalabalığının arasından zorla geçip masaya yöneldi. Seokjin ise başından beri onu izliyordu ve bu çok sinir bozucuydu. Jungkook ilerlerken etrafına da bakınıyordu ama Suga'yı bulması imkansızdı. Ona dair elinde bir fotoğraf vardı o da kaç yıl önce çekilmişti. İnsanlar değişirdi ve bu jungkook'un canını sıkıyordu.

Jungkook bardakları tabakların önüne koyarken bacağında bir el hissetti. Sonra sadece kendinin duyabiliceğini düşündüğü bişey söylendi. Sonra jungkook'un bacağını geriye doğru çekti el.

"Sürtük buraya mı gelmiş?"

Ve elindeki tepsiyle masada oturanlardan birini üzerine kapaklandı jungkook. Aynı anda bardaklarda dökülmüştü. Utançtan başını kalduramıyıcak durumdaydı. Zarzor kalktı ve bir bez alıp dökülen viskiyi temizlemeye meyillendi ama bir el onu durdurdu.

"Bırak ben yaparım"

Jungkook yerin dibine girmiş gibi hissediyordu ama konuşan ses içinde tanıdık bişeyler uyandırdı. Yere düşüp kırılan bardakları toplarken kafasını kaldırdı ve konuşana baktı. Yoongi?! Onun burda ne işi vardı? Jungkook masanın altından kalkarken ıslak gömlekle duran yoongiyi izlediği için kafasını sertçe masaya vurdu ve büyük bir acıyla özür dileyerek gitti.

"Jimin,buz"

Jimin kafasını tutan jungkook'a şaşkınlıkla baktı ve buz dolu kovadan bikaç tane uzattı.

"Nasıl becerdin?"

"Hiç sorma"

Eriyen buzu bardaklardan birinin içine attı.

"Al bunlar son"

Jimin tepsiyi geri uzattı ve jungkook göz devirip aldı. Hızlı adımlarla yere bakarak gidiyordu. Yoonginin onu görmesini istemiyordu. Bardakları eskisi gibi dizerken kulağına fısıldayana baktı. Taehyung. Ne gibi bi boka bulaştığını düşündü jungkook. Endişeleniyordu.

Tam gidicekken Seokjin jungkook'u bileğinden yakaladı ve kısıkça odaya çıkmasını söyledi.

Jungkook anlamamıştı ama tamam diyerek jiminin yanına gitti.

"Jimin odalar nerde?"

Jiminin gözleri kocaman açıldı.

"Jungkook cidden yapıcak mısın bunu?"

Jungkook yine anlamamıştı ne yapıcağını.

"Bilmiyorum çıkmamı söyledi Jin. Nerde odalar?"

Jimin iç çekip üst katta olduğunu ve dikkat etmesini söyledi. Jungkook önlüğünü çıkarıp üst kata yöneldi.

Gittikçe ışık loşlaşmıştı ve odlarla dolu kordidorda garip sesler yankılanıyodu ki pek iç açıcı değildi. Jungkook korkmaya başlamıştı. Hangi oda olduğunu da bilmiyordu. Birini açmayı düşündü ama pişman oldu. İki beden yatakta... tanrım hiç jungkookluk bişey değildi bu. Nefesi sıklaşmıştı. Korkuyla kapıyı kapadı ve koridorda bi adam ona doğru yürüdü.

"Seoltang seni bekliyor"

Jungkook ağlamak istediğini hissediyordu ama karşı çıksa adam tek darbede onu yere yatırırdı. Tek yaptığı koridorda ilerlemek ve kötü bişey olamaması için dua etmekti.

You are reading the story above: TeenFic.Net