1. Bölüm [May]

Background color
Font
Font size
Line height

Kazadan önce Aobe-Aum ve ben banyoda gizlice Aobe-Aum'un "May" adlı eski sevgilisi hakkında konuşmuştuk. Aobe-Aum onun yerine eski sevgilisinden ayrılmamı istemişti.

Küçük ikizimin uğurlu zamanına göre düğün töreninden gitmek zorunda kaldığı için ve bana ayıracak vakti olmadığı için fazla detay alamamıştım. Yani başka hiçbir bilgiye sahip olmadan bildiğim tek şey bir isimdi.

Şu anda elimde Aobe-Aum'un cep telefonu vardı. Ekranda tıpkı bana benzeyen ama saç modeli farklı olan ikizimin resmi vardı.

Telefon bir saattir elimdeydi ama ikizime yardım edip etmeme konusunda kararsız kaldığım için hiçbir bilgiye bakmamıştım...

Ne yapmalıydım...?

Küçük ikizim için hiçbir zaman iyi olmamıştım çünkü ebeveynlerimiz bizi her zaman karşılaştırırdı ve bu da başkalarının bizi nasıl gördüğünü etkilerdi. Aobe-Aum her bakımdan benden daha iyiydi.

'Gölge' dizisini izlediyseniz anne ve babanın farklı favorileri vardır çünkü her biri farklı bir şekilde öne çıkıyordu. Ama benim için güzel bir yüzüm dışında hiçbir şeyim yoktu. Ben bu ailenin kara deliği gibiydim... Evet... Görsel olarak aynı olsak bile, güzelliğimizde şaşırtıcı derecede büyük boşluklar vardı.

Belkide bunun nedeni, biz küçükken Aobe-Aum'un çok çalışmasıydı, okulda pek iyi olmayan benimse kendime nasıl iyi bakacağımı ve gücüm olarak sadece görünüşüme sahip olmayı öğrenmemdi. Okuldaki herkes bize 'karşıt kutup ikizleri' derdi.

Aobe-Aum oldukça bronz tenliyken ve gözlük takarken benim auram daha fazlaydı. Ama büyüdüğümüzde küçük ikizim farketti ki... eğer birbirimize benziyorsak neden o da güzel olmasın? Böylece Aobe-Aum kendine bakmaya başlamıştı. Ve güzelleştiğinde, büyük bir beyne sahip olmasının yanı sıra, kolayca hostes olmuştu.

Üstelik iyi bir işe girdiğinde iyi kıyafetler alacak parası da oluyordu. Daha iyi görünüyordu ve yeni bir saç kesimi yaptırmıştı. Sonunda hem çekici hem de yetenekli olduğu için liderliği daha da genişlemişti. Bana gelince... aynı yerdeydim. Çok güzelim ama kendi başıma hiçbir şey yapmadım.

Sonunda ise Aobe-Aum'un telefonunu açmaya karar vermiştim. Tamamen aynı göründüğümüz için yüz tanıma özelliği onu kolayca açmamı sağlamıştı.Çok pahalı ama aptal bir telefonu vardı. Aradığım ilk şey küçük ikizimin en iyi arkadaşının numarasıydı. Kirli çamaşırlarınızı paylaşabileceğiniz bir en iyi arkadaşınızın olması normaldi.

Ve Aobe-Aum'un ortaokuldan beri arkadaşı olan 'Jan' benim ilk hedefimdi.

[Nasılsın, Aum? Düğün gecesinden sonra sabah neden beni bu kadar erken arıyorsun? Yorgun değil misin?]

"Ben Ai, Aum değil."

[Ah? Ama bu Aum'un numarası.]

"O müsait değil, bu yüzden benden onun için aramamı istedi."

Hattın diğer ucu kendisine söylenenlere pek inanmayarak sessizleşmişti. Şey... Aum'un en iyi arkadaşı belliki bu telefonun sahibiyle benim aramdaki ilişkiyi biliyordu. Yani ona söylediklerime inanmasına imkan yoktu.

"Pekala... Aum bana seni aramamı söylemedi. Seni kendim aramaya karar verdim. Sana sormam gereken bir şey var."

[Neden Aum'un yerine benimle konuşmak zorundasın? Bu gerçekten tuhaf.]

"Aum bir araba kazası geçirdi."

[Yapma...]

"Bölme beni! Kısa keseceğim. Aum benden onun için May adındaki eski sevgilisinden ayrılmamı istedi. Bana May'i nerede bulabileceğimi söyle."

Konuya geldiğimde Jan duraklamıştı ve Aum'un gerçekten bir araba kazası geçirdiğine inanmaya başlamıştı. Hattın diğer ucundaki ses endişeli geliyordu. Histerik olmaya başlamıştı. Soruma cevap vermesini ve saçmalamayı bırakmasını istediğimde ona bağırma dürtümü bastırmıştım.

"Kendine gel ve bana May'e nasıl ulaşacağımı söyle, böylece yapmam gerekeni yapıp bu işi halledebilirim. Konuş!"

[Bir kere onun evine gitmiştim. Sathorn bölgesi civarında...]

"O halde hadi şunu yapalım. Seni almaya geleceğim ve böylece Aum'un eski sevgilisinden birlikte ayrılabiliriz."

[Ama bugün işe gitmem gerekiyor... Ah... Tamam. Bir gün izin isteyeceğim.]

Jan bir bahane uydurmuştu ve sonra kendi başına bu sorunu çözmenin bir yolunu bulmuştu. Bu benim için iyiydi çünkü işlerin kolay olmasını seviyordum.

"Tamam. Aum'un eski sevgilisinin evine gidip bu işi halledelim o zaman."

Peki bu gerçekten önemli miydi? Bu acı ve ıstıraplı dönemde mi yapılması gerekiyordu? Ancak hiçbir şey yapmamak işleri daha iyi hale getirmeyeceğinden, Aobe-Aum'un istediğini yapmaya karar vermiştim.

Sonunda Jan ve ben Sathorn bölgesindeki bir eve varmıştık. Yüksek duvarları ve sıkı güvenliği olan eve hayranlıkla bakıyordum.

"Aum'un eski sevgilisi zenginmiş."

"Elbette. Yalnızca zorlu davaları alıyor. Tüm müşterilerinin durumu iyi. Değeri muhtemelen 100 milyon baht'ın üzerindedir."

Jan bundan gelişigüzel bahsediyordu. İkizimin en iyi arkadaşına bakmak için döndüğümde şok olmuştum.

"Eğer Aum'un eski sevgilisi bu kadar zenginse, neden ondan ayrılmak istiyor...? Ah, damat muhtemelen daha zengindir. Sonuçta kendisi bir havayolu şirketinin sahibiydi. Ahh."

İkizimle biraz alay ederek onun komada olduğunu unutarak gülmüştüm. Penceremi indirdiğim anda güvenlik görevlisi benim Aobe-Aum olduğumu düşündü ve kapıyı benim için kolayca açtı.

Tamam... bu aile masallardakilerden daha zengindi. Sol tarafta köpeklerin koşabileceği ıslak çim sahayı, sağ tarafta ise yüzme havuzunu görünce bu evin sahibinin zenginliğini tahmin edebiliyordum. Ama zenginliğe hayran kalarak zaman kaybetmek istemiyordum çünkü burada tek bir amacım vardı.

Ayrılmak...

Çim saha ve yüzme havuzunun olmasının hiçbir anlamı yoktu çünkü ikizimin zaten bir kocası vardı.

"Ben burada bekleyeceğim."

Jan bunu ön kapıya vardığımızda söylemişti. Girmeye cesaret edemiyordu.

"Kimseyle yüzleşmeye dayanamıyorum."

"Eğer benimle gelmezsen, May'in kim olduğunu nasıl bilebilirim?"

Jan'in korkusu karşısında yüzümü buruşturdum. Aobe-Aum'un eski sevgilisi ne kadar korkutucuydu?

"Kahya dışında evin sahibinin aurasını yayan tek bir kişi var. İçeri girebilirsin Ai."

"Ama..."

Jan'ın bu kadar suçlu görünmeyi reddetmesi beni eve girmeye itmişti. İçeri girdikten kısa bir süre sonra hizmetçi gülümseyerek bana doğru gelmişti. Tıpkı Jan'ın anlattığı gibiydi.

"Bayan Aum. Bir süredir burada değildiniz. Hanımefendi May çalışma odasında. Sizi oraya götüreceğim."

Jan'ın dediği gibi 'May'ı izlemeye yönlendirilmeden önce neredeyse hiçbir şey söylememe gerek kalmamıştı. Bu oda ne çok büyük ne de çok küçüktü ama biraz dolaşacak alanı vardı.

"Rahatına bak. Sana içecek bir şeyler getireceğim."

"Sorun değil. Ai... ah. Aum, ben sadece kısa bir süreliğine burada olacağım."

"Neden biraz kalmıyorsunuz? Hanımefendi May biraz yalnız."

Hanımefendi? Neden ona hanımefendi diyordu? Yoksa zenginler hanımefendiyi kullanmayı mı tercih ediyordu? Mahremiyetleri için miydi? Bu günlerde işler çok karmaşıktı.

Bir adamın adının May olması zaten tuhaf bir durumdu ve aynı zamanda hanımefendi kullanması da tuhaf değil miydi? Neyse... boşvermiştim. Adı ne olursa olsun, önemli değildi. Buraya ondan ayrılmaya gelmiştim, aşkımı itiraf etmeye değil.

"Bir yere gitmem lazım. Teşekkür ederim, içeri girebilir miyim?"

"Evet."

Kapıyı birkaç kez tıklatıp açmıştım. Soğuk hava tenime çarpıyordu ve üşümeme neden oluyordu. Hafif bir yasemin kokusu da yayılıyordu. Bu beni şımarmak ve rahatlamak için duraklatmıştı.

"Aum."

Tatlı bir ses seslenmişti. Bu beni şaşırtmıştı, bu yüzden dönüp bakmıştım. Pencerenin önünde minyon bir kadın oturuyordu. Perdeden yumuşak bir ışık süzülüyordu ve onun üzerine düşüyordu. Bu onu o kadar parlatıyordu ki beni hayrete düşürmüştü. Bol beyaz bir gömlek ve siyah bir şort giyiyordu. Her ne kadar çok sade olsa da, o çerçevenin içindeyken kalp atışlarımı hızlandırabiliyordu.

"Aum sen misin?"

"Ha?"

Hayır demek üzereydim ama minik olan ayağa kalkıp bana doğru yürümüştü ve her yerime dokunduğunda ağzımı kapatmıştım.

"Ne... ne?"

Paniğe kapılmıştım ve geri çekilmiştim. Minyon kadın duraklamıştı. Başka yöne bakan gözler bir şeylerin ters gittiğini fark etmemi sağlıyordu.

"Sen..."

"Bu Aum'un sesi."

Emin olmak istediğim için elimi onun tatlı yüzünün önünde salladım. Sonra ise bu kadının göremediğini hemen anlamıştım.

Beni yakalamıştı. Elim sıkıca tutuluyordu. Onun kör olduğu konusunda neredeyse fikrimi değiştiriyordum ama...

"Göremiyorum ama duyularımı da kaybetmedim."

Yani gerçekten göremiyordu.

"Ben... özür dilerim."

"Peki bu Aum mu?"

Tekrarlanan sorgulamalar beni bir süreliğine kekeletmişti. Tatlı görünüşlü kadın bir cevap beklemek istemiyor gibi görünüyordu. Boy farkımız yüzünden kollarını boynuma dolayarak beni kendine doğru çekmişti. Ve beklenmedik bir şeyle karşılaşmıştım...

Bir öpücük...

Bu sadece bir 'değdirme öpücüğü' olmasına rağmen, şok nedeniyle hareketsiz kalmıştım. Uzun bir süre sessiz kalmıştık. Daha sonra minyon kadın konuşmaya başlamıştı.

"Gerçekten Aum... neredeydin? Seni özledim."

"May... May?"

Tamam. Öpülmenin yanı sıra, beni kucaklayan kişinin de o olduğunu fark ettiğimde bir şok daha yaşamıştım.

"May."

"Bugün farklı görünüyorsun, Aum. Her şey yolunda mı?"

"Ah..."

Hâlâ gülen kişiye şok olmuş şekilde bakıyordum...

Tamam... May bir kadındı...Ve bir erkekle evlenebilmesi için bir kadından ayrılmak üzereydim. Artık Aobe-Aum'un neden bunu yapmamı istediğini ve ayrıca Jan'ın neden eve girmeye cesaret edemediğini anlıyordum. Hiçbir şey bilmeyen ben bile çenemi düşürmüştüm ve artık bunu bildiğim için ne yapacağımı şaşırıyordum.

"May... sana söylemem gereken bir şey var."

"Nedir?"

Yağmur almış bir ağaç gibi, tatlı yüz gülümseyerek parlıyordu. Bu kalbimi titretiyordu ve geri çekilmek zorunda kalıyordum. Çok heyecanlandığım için sol elimi göğsümün üzerine koymuştum.

"Ben... ben de seni özledim May."


You are reading the story above: TeenFic.Net