Aklım fikirlerim karışık. Yaşamak ağır gelir bazen hani. Mutsuzsun fakirsin. Hemde gençsin. Ve kendi başına hayatla uğraşıp duruyorsun. Yorgun bedenin nasıl olurda ayakta tuta biliyorsun? Neye tutunuyorsun bu kadar?
Seni önemsemeyen babana mı?
Yoksa sesini bile unutduğun annene mi?
Kime tutunuyordum sahi? Kimim vardı? Arjinden başka birisini tanımıyordum ki? Babam. O benim ilk kahramanım değildi. Ne yaramdı ne yarım. Sadece yaşıyordu. Sadece kan bağımız vardı. İnsan kızının saçını okşamazmıydı? Onun bugün neler yaptığını sormazmıydı. İnsan kızının kahramanı olmazmıydı? Benim babam olmamıştı. Sesini unutmamıştım evet. Çünki yıllar önce bana atdığı ses kayıtlarını saklıyor sesini unutmayayım diye açıp açıp dinlerdim.
Annem. Sadece 9ay tahammül etmiş bana oysa. Ben daha yokluğuna alışamadım. Oda beni bırakmıştı. Neden bırakmıştı bilemedim hiç bir zaman. Öksüz yetimden farkım varmıydı? Bu hiss o kadar kötü bir hiss ki anlatmam mümkün değil. Anlamanızda. 19"yaşında bir gençtim. Ev kirasını ödeyemeyen bir genç. Kimse durmazdı arkamda. Kimse gelipte "ben artık buradayım rahat uyu" demezdi. Yanlız uyur yanlız teselli eder yanlız kendim okşardım saçlarımı. Beni ben büyütmüştüm.
Soğuk olan odamdan çıkarak banyoya ilerledim. Soğuk suyla yüzümü yıkadım. Aynada baktım kendime. Yorgun halime. Tükenmişim oysa ki. Kendimi yaşata bilmek için tükenmişim. İşlerim bitdiğinde odama geri döndüm. Açlığım yoktu zaten çok sık kahvaltı yapmazdım ben. Dolabımdan çıkardığım siyah jeanı üzerime geçirerek üstüme siyah boğazlı kazak giyindim. Saçlarımı arkadan toplayarak perçemlerimi öne bıraktım. Kabanımıda üzerime geçirerek vanilya kokulu spreymi sıktım. Telefonumu, şarj aletimi, otobüs kartımı,cüzdanımı çantama atarak kapıya ilerledim. Kahve renk botlarmı giyerek çıktım evden. Soğuk olan evime bakılırsa dışarı daha bir sıcaktı. Derin nefes alarak durağa ilerlemeye başladım. İş günümdü bugün. Arjinin babasının evin gidecektim. Ne acı değil mi? 19 yaşında hayatını yaşayamayan arkadaşının babasına hizmetçilik yapan bir genç. Yaralarım kabuk tutmuş ama biri dokunsa kanayacaktı. İstemiyordum birisinin dokunmasını yaklaşmasını. Düşüncelerimle otobüs durağına geldiğimde bekledim. Telefonu çantadan çıkararak birisi mesaj atdı mı diye baktım. Arjin mesaj atmıştı. Babasının eve akşam geleceğini ve rahat olmamı söylemişti. Akşama kadar işimi bitirir dönerdim zaten eve. Kendimi diken üzerinde hiss etmezdim böylece. Nerden tanık geliyordu bana babası? Hatırlamakta zorluk çeken zihnimle 1 2 saate unuturdum herşeyi. Ama bunu unutmamıştım. Bana çarpan adam onun babasıydı. Karşılaşmıştık yani. Önceden. Otobüsüm geldiğinde kafamı yerden kaldırarak bindim. Kartımı okutarak boş yer aradım geç bindiğim için boş yer kalmamıştı. Cam kenarına yaslanarak biran önce yolun bitmesini istiyordum. Kafamı cama yaslayarak gözlerimi kapatdım. Geri açtığımda dikkatimi çeken birşey vardı. Arka koltuklarda üstü başı siyah olan bir adam vardı. Arjinin babası. Otobüsdemiydi? Bana bakıyordu hemde. Gözlerini bile kırpmadan. Mimiklerini bile hareket etdirmeden. Gözlerimi kapatıb biraz bekledim. Geri açtım ama o yoktu. Yerinde yaşlı bir amca vardı. Etrafa baktığımda yoktu. İnmişmiydi? Ama otobüs hiç durmadı ki. Gördüğüm bu saçma şeyde neyin nesiydi? Yorgunluktan yada fazla düşünmekten bu halde olmalıydım. Düşünmeyi bırakmalıydım artık.
Son durağa geldiğimde inerek yürümeye başladım. evlerinin olduğu sokağa otobüs gitmediği için 10dakika yürümeliydim. Sorun değildi. Etrafı incelemeye başladım. Çok fazla kalabalık değildi burası. Yan yana inşa edilmiş villalar önlerinde son marka arabaları vardı. Konak bile vardı bu sokakta. Galiba burası zenginler sokağı. Bu düşünceme gülümserken gözüme giren karan beyin eviyle adımlarımı hızlandırdım. Akşam gelecekti eve. Akşama kadar bütün işlerimi yapar giderdim. Evlerin önünde korumalar vardı. Neden eve koruma koymuştu ki? Tehlikedemiydi? Yada tehlikeli birisimiydi? Düşüncelerimi aklımdan deff ederek büyük demir kapıdan içeri girdim. Korumalar birşey söylememiş veya beni engellememiştiler. Karan bey tanıtmış olmalı diye düşündüm. Siyah çelik kapıyı açarak içeri girdiğimde ev sahipliği yapan sessizlik karşıladı beni. Üzerimdeki kabanı çıkararak koltuğa bıraktım. Bu evde karan bey ayakabıyla geziyordu. O yüzden sorun yokmuş. Ev büyüktü nereden başlayacağımı bilmiyordum. Yukarı odalardan aşağıya doğru başlasam daha iyi olur. Merdiven ve asansör olan yerde takılı kaldım. Merdivenleri kullanarak son kata çıktım 2kata. Ev zaten 2 katlıymış. Ana banyoya girerek temizlik malzemelerini alarak gözüme kestirdiğim ilk odaya girdim.
1saatin sonunda 2ci katı bitirmiş salonda parkeleri siliyordum. Yorulmuştum ama yapmam gerekliydi. Bu işe tutunmuştum ve bunun zahmetini çekmeliydim. Yaşamak için nede olsa. Çelik kapıya doğru parkeleri iki kez silerek buradaki işimide bitirdim. Mutfak kalmıştı. Mutfağa girdim. lavabonun içinde sadece bir tane kahve fincanı vardı. Onuda elimde yıkayarak kuruladım ve kahve fincanları olan dolaba yokayarak parkeleri masayı sildim. Dolaplarında tozunu alarak yemek yapmaya başladım. Ne yapsam diye düşünmedim karan beyin çok kalori tüketeceğini sanmıyordum. Chezer salatası ve fırında balık yapsam iyi olurdu diye düşündüm. Çıkardığım balığın pullarını temizleyerek içerisini temizledim. güzelce yıkayarak peçeteyle kuruladım. Yağlı kağıtı fırının tepsisine yerleştirerek güzelce yağladım. Kara biber tuz kırmızı biber kekik. Ve birazda limon. Fırına gönderdiğim balıkla salatayı yapmak için malzemeleri çıkardım. Marulu küçük küçük doğrayarak cam olan tabağa yerleştirdim. Küçük domatesleri ortadan ikiye ayırdım. Tavuk göğsünüde çatal yardımıyla dideleyerek marulun üzerine yerleştirdim. Limon suyu sıkarak tuz az bir tutamda kara biber ekledim. Çatalla karıştırdığım salata bitmişti. İştahım açılmıştı ama buna vaktim yoktu ve bunlar karan bey içindi. Çıkardığım bulaşıklıları yıkamış sehpayı siliyordum. Fırından gelen sesle balığın piştiğini anladım. Eldiven giyerek çıkardığım balığı sehbaya bıraktım. Nefis koku geliyordu gerçektende. Onun biraz soyumasını beklemeliydim. Saat kaçtı acaba diye düşünürken arkamda hiss etdiğim sıcak nefesle hızla arkamı döndüm. "Karan bey" rahatlayarak ağzımda mırıldandığım ismini duymuşmuydu bilmiyordum. Sessizce gelmesi sinirlendirmişti. "Hoş geldiniz karan bey" bir adım atarak benden uzaklaştığında masaya yerleşmişti. "Hoş buldum başlamışsın?" Tek kaşını havaya kaldırdı.kendisi söylemişti yarın başlaya bilirsin diye. "Evet sizin dediğiniz gibi yaptım" hafif laf sokmalarım yokmu? Havalanan kaşı indiğinde bende arkamı dönmüşdüm. "Açmısınız yemeğinizi şimdimi servis edeyim yoksa akşam yemeğinde mi?" Tepsideki balığı sunum tabağına yerleştirerek tepsiyi makineye koyarak yıkanması için bulaşık suyu döktüm. "Akşam yemeğinde yiyeceğim nesrin hanım" bana böyle hitab etmesi güzeldi. Kibardı yani. "Tamam karan bey nasıl isterseniz" mutfakta işlerim bitmişti. Temizlik eşyalarını alarak salona geçtim. Bir işim kalmamıştı ama akşama kadar beklemeliydim karan beye yemek servis etmek için. Yukarı kata çıkarak banyoya girdim. Malzemeleri bırakarak yüzümüde yıkadım. Yorulmuştum gerçekten. Sırtım fazlasıyla ağrıyordu. Saaten haberimm yoktu. Cebimde olan telefonumu çıkararak saate baktım. O kadarda geç değildi. 16:34 iyiydi. Arjinden cevapsız arama vardı. Onu aramalıydım aklı bende kalmıştır kesin. İkinci çalışta açılan aramayla arjinin sesi duyuldu. "Hayatımm ne yapıyorsun? Çalışmaya başladın mı?" Neşeli gelen sesiyle sorularıda bir o kadar heycanlı sormuştu. "Evet başladım arjin teşekkür ederim herşey için" o olmasaydı belkide iş bulamazdım şimdiye kadar. "Artık teşekkür edip durma nesrin. Oraya alış çünki herşey iyi olana kadar oradasın." Dudaklarıma sinen sıcak gülümsemeyle konuştum. "Tamam o zaman arjin sonra konuşuruz akşam yemeği hazırlamalıyım. Hem karan bey hani akşam gelecek ti?" Öyle söylemişti yani. Ama çok erken gelmişti. "Ben öyle biliyordum demek ki öyle değilmiş" sözlerinin ardından kıkırdayarak güldüğünde kaşlarımı çatdım. Oyun oynamıştı bana yaramaz kız. "Seninle ödeşeceğiz arjin kapatıyorum" telefonu kapatarak geri cebime koyarak banyodan çıktım. Bu katı temizlediğimde bir odanın full kitapdan olduğunu gördüm biraz orda zaman geçire bilirdim. Odaya girdiğimde bakışlarımı raflarda gezdirdim. Dikkatimi çeken bir kitabı alarak açtım. Türkce değildi. Ama bildiğim kadarıyla anlamlıydı. Öyleye benziyordu çünki. Parmaklarımı yazılan sözün üzerinde gezdirdim.
Sentirte es el mejor sentimiento.
İspanyolcaydı. İspanyolca bilmezdim ama hoşuma giderdi. Bakışlarımı kitapdan kaldırmama sebep olan karan beyin beni kapıdan izlemesiydi. Kapıya yaslanarak kara gözleriyle izliyordu beni. Gözlerimden ellerime düşen gözleriyle konuşma gereği duydum. "Karan bey" dedim önce. Sözlerimi toparlamam gerekti. İçeri girerek kapıyı kapatdığında kasılan bedenimle sakinleşmeye çalıştım. Aldığım kitabı gerine yerine koyarak konuşmaya başladım. "Temizlik yaparken burası dikkatimi çekmiştide akşam olana kadar burada vakit geçire bilirim diye düşündüm. Üzgünüm kitaplarınızı okumamam lazımdı" kendimi ona açıklamak kendimi mahçub hiss etmek utanc vericiydi. Kitabı rafa koyarak elimi çektiğimde işaret parmağı aynı kitabın üzerinde gezindi daha sonra oradan aldı. Arkamı dönemiyordum. Ve karan bey bana çok yakındı. Büyük bedenini küçük bir adım atdığında dahada yakınıma getirmişti. Yanlış mı yapmıştım? Birdaha yapmazdım tamam. "Karan bey üzgünüm bir daha yapmam" sözlerimle kollarını iki yanımdan getirerek kitabı açtı. Aynı sayfada durduğunda benim okuduğum sözün üzerinde gezindi parmakları. Ve yavaşca kulağıma doğru fısıldadı.
Sentirte es el mejor sentimiento.
Seni hiss etmek en güzel duygudur.karamelek.
You are reading the story above: TeenFic.Net